14 Haziran 2011 Salı

Günün Düşündürdükleri 14 Haziran 2011

Bugün hava karanlık, serin ve yağmurlu. Bugün seçimlerden sonraki ikinci gün. Aslında ruhumun ağlamasına, kendimi mutsuz hissetmeme neden olacak 2 olay. Ama ben hayalimin adını koymuş, onun peşinde gitmek için belirlediğim adımları paylaşmanın heyecanı ile yerimde duramaz bir haldeyim.

Pazar akşamı sonuçlar açıklanmaya başlanınca kendimi çok kötü hissettim. CHP’nin biraz daha yüksek oranda, AKP’nin biraz daha düşük oranda oy almasını istermişim meğer.  Yüzdenin hiç önemi olmadığını, sonuç ne olursa olsun, bunu istediğimi farkettim.  Sonra facebook’ta yükselen homurtular, çığlıklar, isyanlar, korku dolu ifadeler ve “artık birşey yapmam gerek. Hepimizin birşey yapması gerek” düşüncesi her zamankinden daha güçlü geldi, aklıma düştü. Birşey yapmam gerek ama ne? Nasıl? Ne zaman? Kiminle?  İnternette dolandım durdum, ne aradığımı bilmeden. Bulduklarımı beğenmedim. Beni heyecanlandırmadı. Ne bulduğumu bile hatırlamıyorum. Demek ki ruhuma hiç dokunmamış. Bu arada aklımda Kılıçdaroğlu’nun bir cümlesi dönüp duruyor “Yarından itibaren hemen seçim varmış gibi çalışmaya başlayacağız”. Sanırım tüm süreçte bana ümit veren, heyecanlandıran tek ifade bu oldu. Onun için “artık birşey yapmam gerek. Hepimizin birşey yapması gerek” hissi daha da güçlendi. Bu sabah uykudan bunu düşünerek kalktığımı farkettim.

Koçum ile bugün görüşmem vardı. Bu hisle ve düşünceyle başladık. Görüntünün netleştiği ve, genel dahi olsa, atacağım adımları belirlediğim bir noktada, gözümün önünde yapmak istediklerimin görüntüleri, bana yaşatacakları bilgisi ile bitti. Hayalimin adını koydum
“İnsanları,  potansiyellerini keşfetme ve onu kullanma konusunda desteklemek”
Bunu niye istediğimi sorguladığımda, çok insanın korkuları ve başkalarının onlara giydirdiği kimlikler doğrultusunda yaşadıklarını ve çoğu seçimlerini kendilerine göre değilde bu kriterlere göre yaptıklarını, halbuki bilinçli insanların, düşünceleri ne olursa olsun, kendilerine ve çevrelerine daha çok kıymet verdiğini ve saygı duyduğunu, topluma da bunu yansıttıklarını farkettiğimi gördüm. Bu farkındalık ile değerlerimin örtüştüğünü gördüm. Kıymet vermek, saygı.

Onun için yapacaklarım ile ilgili adımlarımı da koçumun desteği ile isimlendirdim. Artık hareket zamanı.

1.      Bu hayalimi akıllarına güvendiğim arkadaşlarım ile paylaşmak . Bu yazı onun için ilk adım, ancak edilmesi gereken telefonlar, içilmesi gereken kahveler var. Hedefim Cuma 17 haziran’a kadar 10 potansiyel kişi ile bunu paylaşmak
2.      Hedef kitlemi belirlemek. Ben kimlerle çalışmaktan haz alacağım? Farkındalıklarını arttıracağım hangi kitle benim enerjime enerji, heyecanıma heyecan katar? Bunu konuşurken gözümün önüne 25 -35 yaş arası çalışan kadınlar geldi. Bu 10 yıllık dilimde evleniliyor, çocuk sahibi olunuyor, zorluklar, zamansızlıklar, yetişememe hissi ile çok yoğun bu dönemde tanışılıyor. Bu yaş dilimindeki kadınlar sürükleniyor, anlattıkları resimlerde hiç olmuyorlar. Halbuki onlar güçlü. Unuttukları veya farketmedikleri bir iç güce sahipler. Ama omuzlarına yüklenen rolde, onlara giydirilen rolde,  bu gücü düşünecek, hatırlayacak zamanları kalmamış. Unutmuş gitmişler. O gücü tekrar keşfetmelerini istiyorum. Kendilerini yargılamayan, düşünen, hisseden, kendini kabul eden, kendini geliştiren kadınlar. Tepkisel olmayan, ihtiyaçları olan değişimi başkalarından beklemeden, kendi güçleri ve kendi hızları ile gerçekleştiren kadınlar.
3.    Onları nasıl bulacağım? Tüm tanıdıklarıma soracağım. Böyle bir destekten faydalanacak kimler var çevrelerinde? Kimler bu desteği ister? Hem benim, hem güvendiğim herkesin ulaşabileceği insanları belirlemek ve onlara ulaşmak ihtiyacım var. Yoksa iş havanda su dövmekten farksız olur. Tanıdığım öğretmenlere danışacağım. Onlar velileri bilirler, hissederler. Yardımlarını isteyeceğim.
4.     En vurucu kararım, evimden başlayacağım. Fadime’yi insan olarak tanıyacağım. Beni sever, onun için avantajlıyım. Ona ulaşabilirsem, kendi gücünü farketmesini sağlarsam, çok kişiyle bunu yapabilirim.
Ve bütün bunları bir hareket plan haline getirip, koçuma göndereceğim.

Hepinize, bana hayalimi gerçekleştirmek için neler yaptığımı sormak hakkını veriyorum. Hepinizi artık bir ucundan tutmaya davet ediyorum. Kaybettiklerimize üzülerek, birazda korkarak yaşamaya başlamışız. Bunun dışına çıkmak için hepinizi, kendinizle çalışmaya ve insanların hayatına dokunmaya davet ediyorum.

Yine dilimde ADİDAS’ın bir zamanlarki mottosu: “IMPOSSIBLE IS NOTHING”

1 yorum:

  1. Merhaba Yüsra Hanım,
    düşündüklerinize tamamen katılıyorum. Evet, insanlar kendileri olamıyorlar. Bu küçük yaşta başlıyor ve yaşlılığa kadar böyle devam ediyor. Küçük yaştan itibaren bu şema olduğu için insanlar okumuyorlar, araştırmıyorlar (bu yönde eğitime değer verilmiyor!)çünkü akıntıya kapılmış öyle sürükleniyorlar...ne kendilerini (güçlerini) ne de çevrelerini keşfedebiliyorlar.
    Korkularından dolayı da meşhur üç maymuna dönüşüyorlar: görmedim, duymadım, demedim...
    Hayalinizi gerçekleştireceğinize kesinlikle inanıyorum Yüsra Hanım. Çevremde bir kaç kişi boş ver, ne bekliyordun ki, sana mı kalmış gibi konuşup moralimi bozmuştu ama sizden cesaret alıp bende kendi çapımda etrafımda birşeyler yapmaya devam edeceğim...birlikten güç doğar...Teşekkür ederim!

    YanıtlaSil