7 Ocak 2011 Cuma

Günün Düşündürdükleri 07 Ocak 2011

Son zamanlarda en haz aldığım uğraşlardan biri de hocalarımın “walking meditation” yani yürüyerek  (çooook yavaş yürüyerek) meditasyon yapma çalışması. Farkındalığıma katkıları o kadar çok ki. Normal hayatın koşuşturmasında bize dokunup çok hızlı geçen bir çok duygu ve düşünce ile bu çalışma sırasında tekrar karşılaşıyorum. Onları farkedip isimlendirmek, tanıdıklarım hanesine adlarını yazarak, bir sonraki farkındalığa yer açmak, içimi ve omuzlarımı çok hafifleten bir deney.

Bugünki çalışmamda karşılaştıklarımı paylaşmak istedim. Farkettiklerimi bir mektup halinde yazmaya karar verdim. Bunun için dün akşamdan başlasam daha anlamlı olur. Koltuğun üzerinde, geleneksel kitap okuma (yani şekerlemeye geçiş) pozisyonumda, yarım  göz Grey’s Anatomi’de, yarım  göz elimdeki kitapta, diğer göz uykuya hazırlık konumundayken, telefonum çaldı ve sevdiğim bir arkadaşımın sesini duydum. Farklı bir ses, içindekini paylaşmak için tonlamada kontrol altına alınmaya çalışılan bir sabırsızlık. Çok uzatmadan sıkıntısını paylaştı. Mektubum ona.

“Canım arkadaşım,
Uyku halinde yakalanınca sana çok uzak bir tepki verdiğimin farkındayım. Gevşemiş beynimi mazur gör. Ancak bu gün uyandıktan sonra farkettim ki, konu değil, senin ses tonun, konuya yaklaşımın ve dolayısı ile kendine yaşattığın sıkıntı aklıma takılmış, hatta beni üzmüş. Yoga’da da aklıma düştün. Sonraki çalışmamda da. Sesinde çok fazla kızgınlık duydum. Paylaştığın bilgilerle örtüşmeyen bir kızgınlık. Sürekli ne kadar iyi hissettiğini anlattın.Kelimeler, söylenişleri, sesin, tonlaman, hepsi “iyi” sıfatı ile çelişki halindeydi. Ne olur kendine “çok kızgınım” diye itiraf et ve bu duyguyu içinden at. Kızgın olmakta haklı mısın, haksız mısın senin karar vereceğin bir konu. Ancak yapılanın senin şahsınla bir ilgisi yok. Birisi kendi hayatı hakkında bir karara varıyor. Olayı böyle görsen belki dün paylaştığın kadar şaşırmazsın. Başkalarının verdiği kararlar istesekte, istemesekte bize dokunur. Bu zaten bildiğin birşey. Beklenmeyen bir kararın seni kızdırmasına niye izin veriyorsun? Sen bu konularda çok yol almış bir insansın. Lütfen ileriye doğru gitmeye devam et. Sevgiler,”

Yazınca farkettim ki bu mektup hepimize. İçimizdeki duygularla yüzleşmemek ustası olmuşuz. Yüzleşsek, duygusal damgası yemekten korkuyoruz. Yüzleşsek zayıf diye tanımlayacağımız yönlerimizi göreceğiz ve egomuz feci bir darbe alacak diye hepimizin ödü kopuyor. Arada sırada egoyu susturmak iyi geliyor arkadaşlar. Yoksa ipler onun eline bir geçiyor. Başlıyor kukla gibi bizi oynatmaya.

İplerimiz kaçırmamamız dileğiyle, sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder