2 Ocak 2011 Pazar

Günün Düşündürdükleri 02 Ocak 2011

Neden içimizden geldiği gibi, duygularımı, ihtiyaçlarımı yaşamaya izin vermekten korktum?
Kerem’i uğurladık. Eve dönüp sabahın beşinde uyudum. Hedef uyanıp saat 10’daki Tai Chi dersine gitmek. Ancak heyhat, çalar saatim Ali uyandırmayı unutunca, gözümü açtım ki saat 10:30 olmuş bile.  Sonrası hisler savaşı: Yataktan fırlayıp geçte olsa gitsem mi, yoksa evimin sessizliğinde kendi kendime, oğlunu birkaç ay görmeyecek bir annenin duyguları ile yüzleşsem mi; kalkıp evi hemen eski düzenine mi soksam, yoksa duygularımla konuşup rahatlasam mı; gazeteleri ara vermeden kapaktan kapağa okusam mı yoksa hızlıca başlıklara bakıp neyi sonra okuyacağımamı  karar versem; kalkıp çay mı içsem yoksa öylece sessizliği mi dinlesem?
Bu ikilemler arasında gidip gelirken hızlı ve yoğun yaşamın bizim kendimizden kaçmayı, canımızı acıtacak duygulardan saklanmayı kolaylaştıracak yöntemleri  nasıl önümüze koyduğunu farkettim. Aslında yapmam gereken ilk ve tek şey kendimle ve şu anda içime çökmüş olan ağırlıkla yüzleşmek. Hemen. Evde herhangi bir ses ve hareket başlamadan. İçim ağır. İlk defa Kerem gittikten sonra ağlayasım geldi. İlk defa oğlumu yeteri kadar kucaklayamadım duygusu ile yaşıyorum. Halbuki 15 gün boyunca ona ne çok dokundum, sarıldım, öptüm ve en güzeli karşılığını fazlasıyla gördüm. Ama benim zihnim bundan kaçmak için elinden geleni yaptı. Huzur içinde şu ağırlığı yaşatmamak için bana elinden geleni yaptı. Sonunda taktım kulaklıkları, yine Seda Bağcan ve ben. O zihnimi susturmama yardım eder. Bu arada müziği içimide hafifletir.
Şimdi uyuyan güzelimi uyandırayım. O bana ilaç olur. Bir dokunur, bir sarılır, içim ısınıverir anında. Sonra enerji patlaması yaşar evin içinde, ona yetişmek için telef olurum. İki hır, bir gür derken Rana beni kendime getirir. Rana’nın sevgisi ve enerjisi, ayrılık hissinin hakkından gelir.
Sonra Ali gelir, televizyonu açar. Ben saklanmak isterken beni gerçek yaşama tekrar getirir. Üç kişiye yetecek, yalnız kendine ait, Pazar programını anlatır. Ben akşam yemeğini düşünmeye ve yarını planlamaya başlarım. Ve hayat böyle akar.
Çok şanslıyım. Iyiki bu çılgın aile hayatımda var. Farklı renklerde insanlar, bana bu duyguları yaşatıyorlar, hayatımı paylaşıyorlar, hayatlarını paylaşmama izin veriyorlar. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Ailem oldukları için çok şanslıyım.

1 yorum:

  1. ne güzel nalatmışsın arkadaşım... bi solukta okudum gitti!

    YanıtlaSil