Adım Yüsra.
Aslında Yusra ancak herkes böyle yazıyor. 40 yıl kadar direndim. Sonra bir gün
baktım ki ben de Yüsra diye yazmaya başlamışım 😊 .
Hep adımla yaşadım. 25 yaşındayken aslında hayatı kolaylaştıran bir anlamı
olduğunu idrak ettim. O günden sonra benim en büyük güvencem oldu.
Yüsra Arapça bir
sıfat. ‘Sıkıntıdan sonra gelen ferah’ demişlerdi küçükken anlamını sorduğumda.
Dönüp hayatıma baktığımda da gerçekten her sıkıntıdan sonra (ki kallavi
sıkıntılarım oldu) boğulmayıp derin soluk alarak, yolumu çizerek, yeni
deneyimlerle donanmış, seçimimi yapmış olarak devam ettim yaşama.
Adımı dedem
seçmiş. Daha doğrusu ilk torunu doğacağı zaman kız olursa diye iki isim seçmiş
ve baba olmaya hazırlanan dayıma vermiş. Youmne ve Yusra. Kuzenim doğunca (Bir
kız 😊 ) dayım ve yengem Youmne adını seçmişler.
Sonra doğan ilk kız benmişim ailede. Annem fırsatı değerlendirmiş ve Yusra
adını kapmış.
Anlamının
hayatımı nasıl etkilediğine gelince. Yaşamım, hem özel, hem iş, bazen aktı,
bazen tıkandı. Bana hep kola şişesini hatırlattı. Alt kısmı tombul. Sıkıntılar
alta doldu doldu durdu. Ağzına doğru daralan şişede sıkışıklık başladı. Sonra o
darlıktan çıkmak için çaba harcadığım için mi, yoksa doğal olarak mı bilmem,
hep çözüldü. Bazen yavaş yavaş, bazen birden.
Belki de adımın etkisiyle o ferahlık için uğraşmak, mücadele etmek bana
hep doğal olan, olabilecek tek davranış tarzı gibi geldi. Başka türlüsünü hiç
düşünmedim ki. Başka türlü davranılabileceği, o ferahlık için uğraşmadan
yaşanabileceği hiç aklıma gelmedi ki. Sonunda ferahlık varsa nasıl olur da ben
oraya varmak için gayret göstermem, savaşmam? Yazarken bile o şaşkınlık duygusu
geliyor yine.
Adımı hep çok
sevdim. Bu nedenle çocuklarıma isim seçerken sevecekleri, anlamı onları
yormayacak isimler seçmeye özen gösterdim.
Soyadım ayrı
hikaye. Arapça. Ben 8 yaşındayken İstanbul’a taşındığımızda nüfus kağıdı için
nasıl yazılacağını konuşurken ben en doğru ’Hüneydi’ olarak duyulduğunu
söyledim. Türkiye’deki resmi soyadımız o oldu. Şimdi bakıyorum baba tarafı
kuzenlerim başka başka yazıyorlar. Onların yazdıkları haliyle Arapça söylenişine
çok yakın, ancak artık çok geç.
Evlendiğimde iki
soyadı alabilmek henüz mümkün değildi. Yeni soyadımı çok sevdim. Severek,
gururla kullanıyorum. Ancak eskisinden de vazgeçmek hiç istemedim. İmzama, adım
ve soyadımın arasına ‘h’ harfini konduruverdim. Beni mutlu etti. Her imzada ‘h’
harfini yazarken keyifle gülümserim.
Yeni soyadım,
üzerine yeni bir hayat yazacağım yeni bir sayfa gibi geldi. Sayfa yeni, ancak soyadının
hikayesi var. Gurur veren bir hikaye. ‘Soyak’ olmayı çok sevdim. Yeni ailemi
çok sevdim. O kadar onlardan biri gibi hissediyordum ki, sanki onlara doğmuşum
gibi soyadını almak doğal geldi. İçine doğmadığım aileme duyduğum sevgiyi
hatıtlatıyor bana 35 yıllık ‘yeni’ soyadım.
İşte adımın
hikayesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder