23 Mart 2011 Çarşamba

Günün Düşündürdükleri 17 Mart 2011

Kaç zamandır beni şöyle bir yoklayan konuyu bugün paylaşmaya karar verdim: Danışanlarımdan öğrendiklerim, koçluk yaparken hissettiklerim.
6 yıl önce JTI merkez ofisini İzmir’e taşımaya karar verdiğinde, hayatıma yeni bir yön çizmek istedim. O yönün işaret levhaları üzerinde yazanlar arasında koçluk yapmakta vardı. Çok fazla bilgim olmayan, ancak bildiğim kadarıyla beni büyüleyen bir konu. O yılın Mart ayında Dost Can Deniz’in yönlendirmesi ile hem Cesur Koçlar’a katıldım, hem de Gestalt eğitimi yolculuğuna başladım. Meğerse bitmeyen bir yolculuğa çıkmışım. Yol aldıkça, insanın daha da yol alası gelen bir yolculuk. Nerede biter, hiç bilmem. Bildiğim bu yolculuğu çok ama çok sevdiğim ve bitmesini istemediğim.
Sevince çok amatörce olsa dahi dostlarıma koçluk yapmaya başladım. Kulaklarımda hep Dost’un şu ifadesi çınladı: “Danışanlara biraz haksızlık oluyor. Onlar para ödüyorlar. Biz hem para kazanıyoruz, hem de çok şey öğreniyoruz.” Haklılık, haksızlık kısmına dokunmayacağım. Beni en çok etkileyen bölümü “çok şey öğrenme” ile ilgili olanı. İnsanla ilgili çok şey öğrenmek bir yana, her görüşmede kendimle ilgili ne kadar çok farkındalık yaşadığımı gözlemledim.
Şubat ayından beri koçluk artık benim için yaşamımı kazandığım mesleğimin ayrılmaz bir parçası. Doya doya yaşadığım bir bölümü hemde. Görüşmeler sonrasında genellikle kendimi enfes bir kakaolu kek yemiş gibi hissediyorum. Pofuduk, yumuşacık, biraz nemli, hafif tatlı. Dün yaptığım bir görüşme sonrasında kakaolu kekin yanına bir de nefis bir çay tadı kattım. Yani ağzımda kakaolu kek tadı, yüreğimde kek ve yanında muhteşem bir çay ile geçirilmiş anların hazzı. Bağımlılık boyutunda bir keyif.
Peki danışanlarım bana neler öğretti? Öğretti mi, fark etmemi mi sağladı? Bilmiyorum. Bildiğim şu ki, insanın yüreğine dokunduğunda yüzünde yanan ışıkların voltu değişiyor. Mutluluk veren ışıklarda tarifi imkansız bir aydınlanma, kızgınlıkta kararma. Derin üzüntü kül rengi, geçmişin güzellikleri pastel tonlarda. Farkettim ki karşımdakinin anlattıkları bana da dokunuyor, ama benim ona alan açmak için yutkunmam ve dinlemem danışanıma çok daha faydalı. Benim aklıma ihtiyacı yok. Yalnız olmadığını duymak onun için yeterli. Farkettim ki insanlar yargılanmayı sevmiyor. Yargılamadan dinlediğim için bana güveniyorlar ve bunun sonucunda cevaplarını kendileri buluyorlar. Farkettim ki insan kendi cevabını bulunca harekete geçiyor, kendine direnmiyor. Farkettim ki insanın olduğu gibi kabul edilmeye ihtiyacı var. Doğrular sonsuz. Kendi doğrularını keşfetmeye ihtiyacı var. Ve bu doğruları beceri ile kullanması için danışanımın yanında yer almam ona verebileceğim en faydalı destek. Farkettimki kabul gören insan gücünü keşfetmeye, gücüne güvenmeye başlıyor. İşte bu noktadan sonra kimse onu durduramıyor. Büyüyor, büyüyor, büyüyor.
Ve farkettim ki bunlar koçluk yaparken benimde başıma geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder